TAŞ
TAŞ ÜSTÜNE
J. B. Bury, A History of Greece
to the Death of Alexander the Great adlı eserinde antik dünyada “taş taş
üstüne bırakılmayan” şehirleri anlatır. Thebes’in MÖ 335’te İskender tarafından
yerle bir edilmesi bunun çarpıcı örneklerindendir: altı bin kişinin öldüğü
kıyımın ardından şehir tamamen yıkılmıştır. Antik dünyada yıkım, tarihsel
sürekliliğin sıradan bir parçasıdır.
Bu yıkım kültürünün karşısında ise
Didim’deki Branşid Kahin Tapınağı durur. Ekrem Akurgal’ın aktardığı üzere
tapınak MÖ 8. yüzyılda inşa edilmiş, MÖ 6. ve 5. yüzyıllarda büyütülmüş, 112
sütunlu devasa bir yapı hâline gelmiştir. Perslerin İyon ayaklanmasını
bastırmasıyla Didim ve Milet yakılıp yıkılmış, Branşid rahipleri sürgüne
gönderilmiştir. İskender’in Anadolu’yu kurtarmasından sonra tapınak yeniden ve
daha da büyük ölçekte inşa edilmeye başlanmış, ancak yapım süreci yüzyıllar
boyunca sürmüş ve hiçbir zaman tamamen tamamlanamamıştır.
Yaklaşık bin yıllık bir geçmişe
sahip bu yapı, defalarca yıkılıp yeniden yapılmış; her nesil kendinden
öncekilerin bıraktığı yerden devam etmiştir. Didim Tapınağı, “taş taş üstüne
koyma” kararlılığının, bireysel ömrü aşan bir iradenin simgesidir.
Bu tarihsel örnek, günümüzün BÜYÜK
SİSTEMLERİ için güçlü bir metafor sunar. Büyük yazılım projeleri, altyapı
yatırımları, ulaşım ağları, enerji sistemleri ve savunma teknolojileri; kısa
vadede tamamlanabilecek işler değil, kuşaklar arası bilgi aktarımı ve kurumsal
hafıza gerektiren yapılardır. Nitekim büyük yazılım projelerinin sıkça
başarısız olmasının nedenlerinden biri, bu kültürel sürekliliğin
kurulamamasıdır.
ISO 9000 gibi kalite sistemlerinin
özü de aslında budur: bilginin bireyde değil kurumda birikmesi ve
aktarılabilmesi. Ancak bu, yalnızca belgeyle değil, ustalık kültürüyle
mümkündür. Mühendislik, başkasından devralınan bilgiye küçük ama anlamlı bir
katkı yapabilme; yapılan işi büyütmeden, ama sürekliliğini bozmadan sürdürme
erdemidir.
Antik çağın dev tapınaklarıyla
modern büyük yazılım sistemleri arasında temel bir ortaklık vardır: büyüklük,
yalnızca ölçüyle değil, karşılaşılan belirsizliklerle baş edebilme
kapasitesiyle tanımlanır. Didim Tapınağı gibi “hiçbir zaman bitmeyecek” büyük
sistemler üzerinde çalışmak, insanlığa bu kapasiteyi kazandırır.
Sonuç olarak mesele, yıkmayı değil üstüne
koymayı seçen bir kültürü kurabilmektir. Taş taş üstüne koyma kararlılığı,
hem antik dünyanın kalıcı eserlerini hem de çağımızın büyük sistemlerini mümkün
kılan temel değerdir.
Ali R+ SARAL



