Monday, 22 December 2025

Taş Taş Üstüne

 



TAŞ TAŞ ÜSTÜNE

J. B. Bury, A History of Greece to the Death of Alexander the Great adlı eserinde antik dünyada “taş taş üstüne bırakılmayan” şehirleri anlatır. Thebes’in MÖ 335’te İskender tarafından yerle bir edilmesi bunun çarpıcı örneklerindendir: altı bin kişinin öldüğü kıyımın ardından şehir tamamen yıkılmıştır. Antik dünyada yıkım, tarihsel sürekliliğin sıradan bir parçasıdır.

Bu yıkım kültürünün karşısında ise Didim’deki Branşid Kahin Tapınağı durur. Ekrem Akurgal’ın aktardığı üzere tapınak MÖ 8. yüzyılda inşa edilmiş, MÖ 6. ve 5. yüzyıllarda büyütülmüş, 112 sütunlu devasa bir yapı hâline gelmiştir. Perslerin İyon ayaklanmasını bastırmasıyla Didim ve Milet yakılıp yıkılmış, Branşid rahipleri sürgüne gönderilmiştir. İskender’in Anadolu’yu kurtarmasından sonra tapınak yeniden ve daha da büyük ölçekte inşa edilmeye başlanmış, ancak yapım süreci yüzyıllar boyunca sürmüş ve hiçbir zaman tamamen tamamlanamamıştır.

Yaklaşık bin yıllık bir geçmişe sahip bu yapı, defalarca yıkılıp yeniden yapılmış; her nesil kendinden öncekilerin bıraktığı yerden devam etmiştir. Didim Tapınağı, “taş taş üstüne koyma” kararlılığının, bireysel ömrü aşan bir iradenin simgesidir.



 

Bu tarihsel örnek, günümüzün BÜYÜK SİSTEMLERİ için güçlü bir metafor sunar. Büyük yazılım projeleri, altyapı yatırımları, ulaşım ağları, enerji sistemleri ve savunma teknolojileri; kısa vadede tamamlanabilecek işler değil, kuşaklar arası bilgi aktarımı ve kurumsal hafıza gerektiren yapılardır. Nitekim büyük yazılım projelerinin sıkça başarısız olmasının nedenlerinden biri, bu kültürel sürekliliğin kurulamamasıdır.

ISO 9000 gibi kalite sistemlerinin özü de aslında budur: bilginin bireyde değil kurumda birikmesi ve aktarılabilmesi. Ancak bu, yalnızca belgeyle değil, ustalık kültürüyle mümkündür. Mühendislik, başkasından devralınan bilgiye küçük ama anlamlı bir katkı yapabilme; yapılan işi büyütmeden, ama sürekliliğini bozmadan sürdürme erdemidir.

Antik çağın dev tapınaklarıyla modern büyük yazılım sistemleri arasında temel bir ortaklık vardır: büyüklük, yalnızca ölçüyle değil, karşılaşılan belirsizliklerle baş edebilme kapasitesiyle tanımlanır. Didim Tapınağı gibi “hiçbir zaman bitmeyecek” büyük sistemler üzerinde çalışmak, insanlığa bu kapasiteyi kazandırır.

Sonuç olarak mesele, yıkmayı değil üstüne koymayı seçen bir kültürü kurabilmektir. Taş taş üstüne koyma kararlılığı, hem antik dünyanın kalıcı eserlerini hem de çağımızın büyük sistemlerini mümkün kılan temel değerdir.

Ali R+ SARAL