Thursday 26 November 2015

English - Turkish translation Engine LANGANA's INFINITIVES output comparison with YANDEX


NOTE:
question, interrogative, negative, negative question, imperative sentence cases and infinitive phrase with the noun functionality will be implemented soon. The full comparsion results will be available here.


LANGANA         YANDEX
---------------------------------------------------------
 He forgot to talk.
O konuşmayı unuttu.      Konuşmayı unuttu.


I tried to see the stage.
Ben sahneyi görmeyi denedim.   Sahne görmeye çalıştım. ERROR


Everybody likes to watch movies.
Herkes filmler seyretmeyi beğenir.  Herkes film izlemeyi sever.


He forgot to buy the book.
O kitabı satın almayı unuttu.   Kitabı satın almak için unuttum. ERROR


 He helped me to understand science.
O bilimi anlamaya bana yardım etti.   Beni anlamak için yardımcı oldu. ERROR


He helped me to teach science.
O bilimi öğretmeye bana yardım etti.   Bana bilim öğretmeye yardım etti.


He helped the teacher to teach science.
O bilim öğretmek için öğretmene yardım etti. Öğretmen dersleri için yardım etti. ERROR


 He forgot to help me.
O bana yardım etmeyi unuttu.    Bana yardım etmeyi unuttu.


He forgot to help to me.
O bana yardım etmeyi unuttu.    Bana yardım etmeyi unuttu.


He forgot to help the teacher.
O öğretmene yardım etmeyi unuttu.   Öğretmen yardım etmeyi unuttu. ERROR


He forgot to help to the teacher.
O öğretmene yardım etmeyi unuttu.   Öğretmene yardım etmeyi unuttu.


He forgot to help to Ali.
O aliye yardım etmeyi unuttu.    Ali'ye yardım etmeyi unuttu.


We must learn to sing.
Biz söylemeği öğrenmek zorundayız.    Şarkı söylemeyi öğrenmeliyiz.


We must learn to sing a song.
Biz bir şarkı söylemeği öğrenmek zorundayız. Şarkı söylemeyi öğrenmeliyiz.


Phill gave the book.
Phill kitabı verdi.      Phill kitap verdi. ERROR


Phill gave the teacher the book.
Phill kitabı öğretmene verdi.   Phill öğretmen kitabı verdi. ERROR


Phill gave me the book.
Phill kitabı bana verdi.    Phill kitabı bana verdi.


Phil helped the student to give the teacher a gift.
Phil bir armağanı öğretmene vermeye öğrenciye yardım etti.   Phil öğrenci öğretmene bir hediye vermek için yardımcı oldu. ERROR


 She persuaded him to have lunch with her.
O onun ile öğle yemeğine sahip olmak için onu ikna etti.  Onunla öğle yemeği yemek için onu ikna etti.


He told his assistant to send the parcel.
O paketi göndermek için onun yardımcısına anlattı.    Asistanı parsel göndermek için söyledi. ERROR


 He told a short story to his son.
O onun oğuluna bir kısa öyküyü anlattı.       Oğluna kısa bir hikaye anlattı.


He told his son a short story.
O bir kısa öyküyü onun oğuluna anlattı.       Oğlu kısa bir hikaye anlattı. ERROR


He told his son the short story.
O kısa öyküyü onun oğuluna anlattı.        Oğlu kısa hikaye anlattı. ERROR


He told his son a short story to explain.
O açıklamak için bir kısa öyküyü onun oğuluna anlattı.   Oğlu açıklamak için kısa bir hikaye anlattı. ERROR


 He told the teacher the story to explain.
O açıklamak için öyküyü öğretmene anlattı.      Öğretmen açıklamaya hikayesini anlattı. ERROR


He told me the story to explain.
O açıklamak için öyküyü bana anlattı.       Anlatacak hikaye anlattı. ERROR


We must learn to sing.
Biz söylemeği öğrenmek zorundayız.   Şarkı söylemeyi öğrenmeliyiz.
 
He refuses to look. 
O bakmayı reddeder.                         Bak reddediyor. ERROR


We must learn to sing a song.
Biz bir şarkı söylemeği öğrenmek zorundayız.  Şarkı söylemeyi öğrenmeliyiz.  

I forgot to close the window.
Ben pencereyi kapatmayı unuttum.   Pencereyi kapatmak için unuttum  ERROR


She always brings a book to read.
O okumak için bir kitabı her zaman getirir.  O her zaman okumak için bir kitap getiriyor.


Richard waited the night to study.
Richard çalışmak için geceyi bekledi.   Richard gece çalışması için bekledi. ERROR

He forgot to help to me to talk.
O konuşmak için bana yardım etmeyi unuttu.  Benimle konuşmak yardımcı olmak için unuttu. ERROR

He forgot to help to me to speak English.
O İngiliz konuşmak için bana yardım etmeyi unuttu.  Benimle İngilizce konuşmak için yardım etmeyi unuttu. ERROR


He forgot to help the student to study his book.  
O onun kitabını çalışmak için öğrenciye yardım etmeyi unuttu. Öğrenci kitap okumak için yardımcı unuttu.  ERROR


She persuaded him to have lunch with her.  
O onun ile öğle yemeğine sahip olmak için onu ikna etti. Onunla öğle yemeği yemek için onu ikna etti.

They helped their neighbour to fix his car.  
Onlar onun otomobilini tamir etmek için onların komşusuna yardım ettiler. Komşularının arabasını tamir etmek için yardım ettiler.


She always brings a book to read.
O okumak için bir kitabı her zaman getirir.  O her zaman okumak için bir kitap getiriyor.


Phil tried to give me a gift.
Phil bir armağanı bana vermeyi denedi.   Phil bana bir hediye vermeye çalıştım. ERROR
 
He told his assistant to send the parcel.
O paketi göndermek için onun yardımcısına anlattı.  Asistanı parsel göndermek için söyledi. ERROR
 
Richard waited the night to study.
Richard çalışmak için geceyi bekledi.   Richard gece çalışması için bekledi. ERROR

I have a paper to write before class.
Ben toplumsal sınıftan önce yazmak için bir kâğıta sahip olurum.    Dersten önce yazmam gereken şeyler var. ERROR


Their fathers advise them to study.
Onların papazları çalışmak için onlara tavsiye eder.  Babaları onları incelemek için tavsiye. ERROR

Trent expected his group to win.
Trent kazanmak için onun topluluğunu bekledi.  Trent grubunun kazanması bekleniyor. ERROR

She came to the city to look for work.
O iş için bakmak için kente geldi.   İş aramak için şehre geldi.
 
I went to Spain to study the language.
Ben dili çalışmak için ispanyaya gittim.  İspanya dil eğitimi almak üzere gittim. ERROR

He gave me the ability to understand science.  
O bilimi anlamak için yeteneği bana verdi.  Bana bilim anlama yeteneği verdi.
 
She organized a boycott to make a statement.  
O bir sözü yapmak için bir boykot kurdu.     Boykot, bir açıklama yapmak için organize etti. ERROR


He reminded me to buy milk.
O sütü satın almak için bana hatırlattı.  Bana süt almak için hatırlattı. 

They asked me to bring some food.
Onlar  bana yemek getirmek için sordular.    Bana yemek getirmek istediler.

We need someone to help us.
Biz bize yardım etmek için birisine ihtiyaç duyarız.   Bize yardımcı olacak birine ihtiyacımız var.
 
She forced the defendant to admit the truth.  
O gerçeği kabul etmek için sanığı zorladı.   Davalı gerçeği kabul etmeye zorladı.  ERROR

I invite you to consider the evidence.
Ben kanıtı iyice düşünüp taşınmak için sizi davet ederim. Ben sana kanıt düşünmeye davet ediyorum. ERROR


My colleague asked me to send a fax to the customer. 
Benim meslektaşım alıcıya bir faksı göndermek için bana sordu.    Meslektaşım benim müşteri için bir faks göndermek istedi. ERROR


Phil helped the student to pass the exam.  
Phil sınavı geçmek için öğrenciye yardım etti.  Phil öğrenci sınavı geçmek için yardımcı oldu. ERROR


Phill told the teacher to give me a gift.
Phill bir armağanı bana vermek için öğretmene anlattı. Phill öğretmen bana bir hediye vermemi söyledi. ERROR


Brenda likes her friend to drive fast.
Brenda hızlıca götürmek için onun arkadaşıyı beğenir.  Brenda arkadaşı hızlı araba kullanmayı sever. ERROR


I asked him to show me the records.
Ben yazmaları bana göstermek için ona sordum.  Onu bana kayıtları göstermek için sordum.
He helped the teacher to teach science to students. 

O öğrencilere bilimi öğretmek için öğretmene yardım etti. Öğretmen öğrencilere bilim öğretmek için yardım etti. ERROR


He helped me to teach science to them.
O onlara bilimi öğretmek için bana yardım etti.          Beni onlara dersleri için yardım etti. ERROR

My boss told me to do the reports before Friday.  
Benim patronıu Cumadan önce raporları yapmak için bana anlattı.  Patronum Cuma önce raporlar yapmak için söyledim. ERROR


Phil helped the student to give the teacher a gift.  
Phil bir armağanı öğretmene vermek için öğrenciye yardım etti.Phil öğrenci öğretmene bir hediye vermek için yardımcı oldu. ERROR


Phil told the student to give the teacher a gift.  
Phil bir armağanı öğretmene vermek için öğrenciye anlattı. Phil öğrenci öğretmene bir hediye vermemi söyledi. ERROR


She asked me to give her some advice.
O biraz tavsiyeyi ona vermek için bana sordu.  Benden ona bir tavsiye vermemi istedi. ERROR